1 Şubat 2015 Pazar

Masal Derleme 2: AĞACIN GİZLİ KALBİ

 
 
 
 
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…
Aslında çok eski zamanlarda değil ama çok uzak diyarlarda, gizemler ülkesinde bir meyve bahçesi varmış. Bu meyve bahçesi öyle bildiğiniz; etrafı çitlerle çevrili, içinde 3-5 tane meyve ağacının bulunduğu bahçelerden değilmiş. Meyve ağaçlarından oluşan kocaman bir orman düşünün; içinde binlerce meyve ağacı, her çeşit hayvan yaşayan. İşte öyle bir meyve bahçesiymiş burası.

Bu bahçeye heybetli iki ceviz ağacının arasından geçerek girip, günlerce gecelerce yürüdükten sonra bahçenin tam ortasına ulaştığınızda, kalın gövdesine bakarak yaşını tahmin edebileceğiniz, yeşilli yapraklı, kırmızılı elmalı, kahverengi gövdeli kocaman bir elma ağacı ile karşılaşırmışsınız. Bu ağacın dallarında kuşlar cıvıldaşır, kovuklarında sincaplar saklanır, gölgesinde ise; hoplayıp zıplayıp, koşup oynayıp yorulan orman hayvanları dinlenirlermiş.

Günlerden bir gün, pembe kuyruklu, pembe burunlu, bembeyaz tüylü, masmavi gözlü Pofuduk Tavşan Elma Ağacı’na usulca yanaşıp:

- Merhaba elma ağacı, oynarken çok yoruldum da, azıcık gölgende dinlenebilir miyim?

diye sormuş.

Elma Ağacı gülümseyerek:

- Tabi ki dinlenebilirsin.

diyerek cevaplamış Pofuduk Tavşan’ı.

Pofuduk Tavşan uzanmış Elma Ağacı’nın gölgesine, dinlenmiş dilediğince… Bir süre sonra susadığını ve acıktığını fark edip, utana sıkıla sormuş Elma Ağacı’na:

- Eeeeee…. Şeyyyy… Elma Ağacı... Ben biraz acıktım da, biraz da susadım… Acaba elmalarından bir tanesini yemem mümkün mü?

Elma Ağacı Pofuduk Tavşan’ın bu düşünceli ve kibar tavrından çok etkilenerek, en güzel elmalarının olduğu dalları ona doğru uzatmış. Pofuduk Tavşan elmalardan birini alırken, elma Ağacı Tavşan’a:

- Pofuduk Tavşan, sen ne kadar kibar ve düşüncelisin. Ben seni çok sevdim ve sana güvenebileceğimi biliyorum. Sana gizli kalbimi, büyülü bahçemi göstermek istiyorum. Görmek ister misin?

Tavşan duyduğu heyecanı saklayamayarak, hemen kabul etmiş Elma Ağacı’nın teklifini. Pofuduk Tavşan’ın kabul etmesiyle Elma Ağacı’nın kalın gövdesinde kalp şeklinde kocaman bir oyuk açılmış. Pofuduk Tavşan bir zıplayışla büyülü bahçenin içine girmiş.

Bahçenin içine girer girmez önce gözleri kamaşmış Pofuduk Tavşan’ın. Burası sarı sıcak güneşin ısıttığı, yemyeşil çimlerin mutluluk verdiği, rengârenk çiçek ve kelebeklerle dolu bir bahçeymiş. Bahçeyi dolaşmaya başladığında çok değerli eşyaların bahçeyi süslediğini fark etmiş Pofuduk Tavşan. Bu eşyalar o kadar ahenkli yerleştirilmiş ki bahçeye, dengeyi bozmamak için bunlara dokunmamaya özellikle dikkat ediyormuş Pofuduk Tavşan. Uzun bir süre uzaktan gelen müzik sesine de kendini kaptırarak dolaştıktan sonra eve geç kaldığını fark etmiş ve aceleyle dışarı çıkmış büyülü bahçeden.

Elma ağacına teşekkür etmiş ve eve daha fazla geç kalmamak için acele acele yürürken önce bir çıtırtı duymuş… Adımlarını hızlandırmış. Sonra ağaçların arasında bir gölge görmüş. Daha hızlı yürümeye başlamış… Yüreği ağzına gelmiş Pofuduk Tavşan’ın…  Çünkü duyduğu ses ve gördüğü görüntü Sırıtık Sırtlan’a aitmiş. Gölgesinden bile tanırmış, o kocaman sivri, sevimsiz dişleri… Bunları düşündükçe hızlanıyormuş Pofuduk Tavşan ama birden… Ayyy!!! Sırtlan küt diye önüne çıkıvermiş. Sırıtan suratını Pofuduk Tavşan’a iyice yaklaştırıp:

- Elma Ağacı’nın gizli kalbinden, büyülü bahçesinden çıktığını gördüm… Hadi çabuk anlat bana, neler gördün içerde!
Diye gürlemiş. Pofuduk Tavşan tirtir titreyerek, Elma Ağacı’na verdiği sözü de unutarak, bir çırpıda anlatmış gördüklerini.  

- Pekiiiii! demiş Sırıtık Sırtlan… Nasıl ikna edebilirim Elma Ağacı’nı içeri girebilmek için?
- İşte orasını anlatamam demiş Pofuduk Tavşan ve hızla uzaklaşmış Sırıtık Sırtlan’ın yanından.

Sırıtık Sırtlan düşünmüş, taşınmış… Sağa gitmiş olmamış, sola gitmiş olmamış… Sonra demiş ki kendi kendine:

- Pofuduk Tavşan çok kibar olduğuna göre, ben de öyle olmalıyım. Tatlı dille her şey çözülür derler.

Atlamış gitmiş Elma Ağacı’nın yanına. Selam vermiş, boğazını temizlemiş… Başlamış konuşmaya:

- İyi akşamlar Elma Ağacı.

Elma Ağacı hafifçe dallarını hışırdatarak selamlamış Sırıtık Sırtlanı.

- Bu gece ay ve yıldızlar ne kadar parlak… Gerçi sizin büyüleyici güzelliğiniz karşısında… Ehem ehem neyse… Eminim kalbiniz de dış görünüşünüz kadar güzel, ay ve yıldızlardan daha da parlaktır.
Görebilir miyim acaba?   Hani, büyülü bahçenizi…

Elma Ağacı hışımla sallamış yapraklarını. Sırıtık Sırtlan bir iki adım geri gitmiş ama pes etmemiş… Küçük bir oyuncu çocuk gibi gülümsemiş gülen gözlerle, sevimlilikler yapmış ve almış gönlünü elma Ağacı’nın…

Elma Ağacı’nın gövdesinde yine kalp şeklindeki kovuk açılmış ve Sırıtık Sırtlan girivermiş içeri. Bu sefer bahçe alacakaranlıkmış. Çimlerin üstünde,  çiçeklerin etrafında kelebekler yerine ateş böcekleri uçuşuyormuş. Ay ve yıldızlar dünyada görünenlerden daha parlaklarmış. Ve büyülü bahçedeki değerli eşyaları öyle süslü ve cazibeli gösteriyormuş ki, bizim Sırıtık Sırtlan hiç düşünmeden bu eşyaları ellemeye, bakıp başka yere koymaya ve ceplerine doldurmaya başlamış.

- Hımmm! Bir nota… Bence “sus” işaretinden önce olmalı…
- Aaaa! Bu boyaların renkleri pek güzel… Hooop cebe.
- Kitaplar pek düzenli dizilmiş, hiç sevmem!
- Şu çiçek bahçesinden biraz açelya alayım yanıma, bizim ormanda hiç yok…

Sırıtık Sırtlan bu değerli eşyalara her elini sürüşünde gücü biraz daha azalıyormuş. Ama kendini o kadar kaptırmış ki Elma Ağacı’nın değerli eşyalarına, önemsememiş…

- İşte! Bir köstekli saat, Monet’nin Nilüferleri, altın bir elma…

Derken derken Sırıtık Sırtlan’ın gücü iyice tükenmiş ve olduğu yere yığılı vermiş. Yavaş yavaş pis kokulu, bulanık görüntülü bir su birikintisine dönüşmüş.

Bu arada Elma Ağacı’nın da tüm elmaları, yaprakları kurumuş, dökülmüş… Dalları cansız kalmış.

Elma Ağacı’nın bu halini gören kuşlar, sincaplar ve Pofuduk Tavşan üzüntülerinden kahrolmuşlar. Onun yanından hiç ayrılmamışlar; onunla konuşmuşlar, ona sarılmışlar, hatta kuşlar şarkılar bestelemiş, sincaplar masallar yazmış… Kuşlar şarkılarını söylemişler Elma Ağaç’ı için, sincaplar masallarını anlatmış…

Aradan şöyle birkaç ay geçtikten sonra, Elma Ağacı canlanmaya başlamış. İçindeki o pis kokulu, bulanık suyu köklerinden dışarı atmış ve yine yemyeşil yapraklı, kıpkırmızı elmalı, dalları canlı, gölgesi kocaman bir ağaç haline gelmiş. Meyve bahçesinin tüm hayvanları mutluluktan havalara uçmuşlar, şenlikler düzenlemişler ve Elma Ağacı’nın iyileşmesini kutlamışlar.

İşte bu dinlediğiniz masal; Elma Ağacı hastayken Sevimli Sincap’ın anlattığı masallardan biri. Bana da o anlattı zaten...

Ve masalımızın sonunda gökten üç elma düşmüş; biri benim, biri sizlerin, biri de masal kahramanımızın başına…

Bir Afrika Masalından Derleyen
Gizem Ardıç

6 yorum: